bu filmi 2-3 ay önce ilk izlediimde hazırladığım bi blogdu ama nedense postlamamştm şmd yine izlemeye karar verdm ve böyle bişe yazdığımı hatrladım, işte burda :
this is england'ı şimdi bitirdim ve ekşi'de yazar olsam koşup "durduk yerde adamın a.q filmler" e eklerdim bunu.Filmin işlediği faşistlik konusunu, nasıl işlediğini bırak bi kere benim gibi kücük şımarık olmayan erkek cocuğu seven bi tipi normal birini etkiliceinden 100 kat daha etkiledi.Evet ne var? o sevimsiz, şişko, kazma dişli küçük çocuktan bahsediorum, çocuk işte
Green Sreet Hooligans'ı izledikten sonra da böyle olmuştum.İngiliz filmlerinde genelde bi gerçekçilik var, filmi izlerken kandırılıyomuşsunuz gibi hissetmiyosunuz, herşey açık ve samimi şekilde olup bitiyo.kKndini çetenin üyesi, çocuğun bilmem nesi flan gibi hissetme durumları da işte böyle filmlerde oluyo, en azından bana göre
Filmi izlerken beni düşündüren başka şey de, keşke bilgisayar v.s olmasaydı ve herkes gruplar halinde toplanıp yine o şekilde istediği herşeyden bahsedebilseydi, onların arasındaki dostluğu, Lol ve Woody'i falan kıskanmadım desem yalan olur.Ben burda yakın kız arkadaşları görüyorum mesela etrafta ama cok yakın erkek ark pek görmüyorum yani herkes sadece takılıyo işte.Bunlar sanki biribrlerini daha cok seviyolar.This is england'da da, skins'de de bu böyle.Sid'in Tony'e ne kdr kıl olsa da geri dönmesi, Cook'un Freddie ile kavgalıyken fuck, i love you maan diip gidip dudağına yapışması....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder