Senenin başından beri yaptıklarımı düşündüğümde sadece İstanbul'a gittiğimde düşünmeye değer şeyler yaşadığımı farkettim.Cidden bu yıla kadar ailemle 1-2 kere gittiğimde anlamamıştım büyüsünü, asıl güzelliğini..Chris'i gördüm bi kere ben orda ya, bu az bişe değil, hatta ölmeden önce yapmak istediklerim diye bir liste çıkarsam ilk 5e kesinlikle girerdi.
Nisanda gittiğimizde kalabalıktık ve kalcak yerimizde vardı, bu sefer Gizem'le ne götümüze güvendik anlamıyorum ama sadece 2 kişi gittik ve kalcak yerde yoktu.Cuma öğlen bineriz, akşam ordayız, Robots'a girip 2 gibi ordan çıkarız sonra sabah ilk otobüs saatine kadar da(8 idi) Machine, WTF, Peyote üçlüsünde döneriz diye düşündük.
Taksim'e gelir gelmez hemen Burger'a girip üstümüzü değiştirdik, sonra Damla ve Anıl geldi, Ghetto'ya girene kadar onlarla görüştük.Ghetto'ya girmeden önce mekanda bir sürü lezbiyen olur diye düşünüyorduk, IAMX'te bile o kadar varsa Robots'ta tek straigth biz oluruz diye düşündük :P Erken gitmişiz biraz, bizde mekana bir göz atalım dedik, 3-4 katlıydı sanırım ve ben çok beğendim, tavanda çok güzel resimler vardı, incelemeye pek vaktim olmadı.Terasa çıkıp 1-2 fag yaktım.Aşağı indikten biraz sonra alt grup çıktı:Bon Mod, beğendik, hoştu, ben male figure'ün ayakkabılarına bittim, hatta bir de resmini çektik.Terasta Gizem'leyken aslında Sue ve Dee'ye ne kadar gıcık olduğumuzdan bahsettik, ikisininde dünyada en çok sevdiğim 2 adamı (Noel Fielding ve Chris Corner) kafalamış olmalarının getirdiği kıskançlık gıcık olmamın tek nedeni değil tabi, hakettiklerinden fazla şanslı olduklarını düşünüyorum Sue&Dee yerine herangi başka bir (belki daha iyi)ingiliz kız olabilirdi, şarkıları söylemek yerine çoğu zaman şarkılarda konuşuyorlar, Dee çığlık atıyor, Sue konuşuyor, genelde şarkılar bu şekilde oluşmuş.Yine de dinlemekten zevk aldığım şarkılar ama, Chris sağolsun sadece onların ses değil tabi şarkı arkada gayet catchy olan müzikte var, son single ları wake up için aynı şeyi söyleyemicem ama nedeni de belli aslında..Neyse artık Robotların zamanı geldi, çıktılar sahneye Gizem'le en öndeyiz.Cidden çok komik bi konserdi, gülmediğimiz hiçbir anı hatırlamıyorum nerdeyse.Tam önümüzde olan Dee'nin ne pis bi karı olduğunu görmüş olduk ve Noel'a hayret ettik, yaptıklarından bahsetmek gerekirse, konser sırasında ayakkabılarını çıkardı, olur dedik yorulmuştur, yetmedi çoraplarını da çıkardı, onu yapmasaydı bence, cidden çirkin ayakları var, yarısı çıkmış siyah ojeler vs., bizde konser sırasında başka işimiz yokmuş gibi önümüzde olan Dee'yi incelediğimiz için çorapları çıkarınca bacağındaki kılları farkedip, bunun hakkında konuştuk biraz, sonra da bıyıkları hakkında derken artık Dee'ye iyice uyuz olmuşken keşke bizim tarafımıza gayet sevimli, insansı ve Dee'den bin kat daha güzel olan Sue düşseydi diye düşündük.Sue'ya gıcık olmak için daha çok nedenim varken ve öncesinde öyleyken "gerçek hayatta" Sue'yu daha çok sevdim, gerçekten çok güzel bi kadın, bileğindeki "corner" dövmesine bakıp iç geçirmedim değil hani, ama olmuş bitmiş o olay.
En zevkli şarkı Arguments ti bence, en sonda onu çaldılar zaten sahneye 15 kişiyi toplayıp, Dee ile eğildiği sırada böyle karşılıklı "ı'm hating you lately" dedik, cuk oturdu, zaten facebookta da gıcık etmişti beni.Sapık Ahmet abi, Adam Mike, vs daha bahsedilcek değişik insanlar var aslında ama Robots paragrafına yeter bu kadar diye düşünüyorum.
Ghetto'dan çıkıp sabah 7ye kadar vakit öldürme zamanı geldiğinde ben aslında biraz yorulmuştum, pek dans edesimde yoktu, 2 saattir zıp zıp moddaydım zaten.
Bir şekilde oyalandık sabah 7ye kadar, çok güzel oyalandık bence, hatta şunu farkettik biz İstanbul'a farkında olmadan Robots'u görmeye değil, Ghetto'dan çıkınca sabah 7ye kadar oyalanmaya gelmişiz.Sabah yolda hiçbir şekilde bi devamı olmıcak şeyleri düşündüğümde kendime söylediğim tek şey; at least now i know that someone as similar, perfect as i pictured, formed in my mind do exist.
that's the end and that's the start of it
that's the whole and that's the part of it
that's the high and that's the heart of it
that's the long and that's the short of it
that's the best and that's the test in it
that's the doubt the doubt, the trust in it
that's the sight and that's the sound of it
that's the gift and that's the trick in it
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder